29 Ağustos 2009 Cumartesi

Yuva meselesi mi? Oda ne?



Anılın Arkadaşları ikizler deniz ve yağız:)

Bu çocuk büyüdü diyorum ya çoğu zaman hakikaten öyle…

Anılın hayatındaki tüm dönüm noktalarını beraberce aştık. Emeklemesi, yürümesi, ek gıdalar, konuşması, tuvalet eğitimi derken, en büyük zannettiğim yuva meselesini de sabırla kararlılıkla hallettik.

Tatil dönüşü karar vermiştik anıl yuvaya ben işe başlayacaktım. Geçen ayın 6’sında start verdik. İlk zamanlar oldukça yıpratıcı oldu özelliklede benim için! Acaba ruhsal açıdan anıla zarar mı veriyorum, Psikolojisini bozuyor muyum? Yaşı küçük mü? Diye kendimi yedim bitirdim. İlk zamanlar o kadar çok ağladı ki ”anneciğim beni bırakma” diye düşünsenize çektiğim vicdan azabını! Sanki kötü bir şey yapıyormuşum gibi yaşadım o günleri gerek dr. yardımı gerekse yuvanın pedagog’u sürekli ağız birliği yapmışlar gibi gözlerimdeki ifadenin kararlı olması gerektiğinden bahsedip durdular. Eğer çocuk annenin gözünde en ufak Duygusallık görürse yapmadığını bırakmıyor. Biliyorsunuz hepsi inanılmaz akıllı ve afacan çocuklar.

İlk birkaç gün bende gittim anıla arkadaşları ile oyunlar oynadık bahçelerinde. Laf aramızda çocuklar beni o kadar çok sevdiler ki bir tanesi sen hep bizimle kal bile dedi çocuk işte ilk günler yarım günden bile daha az durduk daha sonrasında 1 saat daha sonraki günlerde 2–3 saat yanından ayrıldım. Ne zaman ki artık iyice anladı artık annesi onu bırakıp işe gidecek. Yapmadığını bırakmadı bize. Babasıyla birlikte çalıştığım için babasına bile ilk zamanlar öfke duydu.2 hafta öncesinde ağlamayı bıraktı. Bu seferde vicdan yapmaya başladı nasıl mı?

-“Annesi ben oyun oynamayacağım seni mavi koltukta bekleyeceğim” sabah sekizde uyanıyoruz, ne zaman kahvaltı bitiyor anlıyor ki yuvaya gideceğiz başlıyor papağan gibi bu cümleyi söylemeye…

Ta ki yuvanın kapısından içeri girinceye kadar…

Öğretmenini görünce yelkenleri suya iniyor.Hele bir de arkadaşlarını görünce öyle coşuyor ki tama bir mutluluk tablosu Öğretmenin kucağına atlayıp hoşça kal öpücüğümüzü de birbirimize verdikten sonra Anıl Efendi oynamaya anneside işin yolunu tutuyor…

Bu zor işi de böylelikle halletmenin gururunu ister istemez yaşıyorsunuz. Hele de öğretmenlerinden ne kadar güzel yetiştirmişsiniz sözünü de duyduğunuzda şimdiye kadar gösterdiğiniz emeklerin boşa çıkmadığını görmek ayrıca bir haz yaşatıyor insana. Bu arada Anıl da inanılmaz değişiklikler var hem kendine olan güveni arttı. Hem bir yere gittiğimizde parka ya da bir arkadaşımızı ziyaret ettiğimizde çocuklarla oynayabiliyor. Yuva bunun için önemli işte hem sosyalleşiyor hem kendine yetmeyi öğreniyor…

Biz mutluyuz darısı sizlerin başına…